Atatürk neler yapmamıştır?Dini siyasete alet ederek din bezirgânlığı yapmadı.
Devlet kadrolarını ve olanaklarını yakınlarına peş keş çekmedi.
Devlet ve ulus düşmanları ile işbirliği içinde olmadı..
Aile yakınlarına, dostlarına ve arkadaşlarına geriye dönüşü olmayan krediler açmadı.
Eroin satıcılarını, usulsüzlük ve yolsuzluktan yargılananları Meclis'e sokmadı.
Zenginlerin yatlarında ve yalılarında tatil yapmadı..
Ülkesini 380 milyar $ borçlandırmadı, öldüğünde ülkemiz yoksl ama borçsuz, onurlu, 15 yıllık toplam enflasyon salt %2.2 (iki virgül 2) idi!
Bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlikten ödün vermedi.
Yurtiçi ve yurt dışı bankalarda gizli hesaplar açmadı.
Kalıtını, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu.. gibi ulusal kurumlara bıraktı.
Dar kadroculuk anlayışıyla, 'Bu bizdendir' diyerek Devlet kadrolarını yeteneksizlerle doldurmadı.
Bedevi çadırında Arap bedevisinden azar işitmedi.
"Benim vatandaşım işini bilir." diyerek rüşvet ve yolsuzluğu meşrulaştırmadı.
Bir Cumhurbaşkanımız (Turgut Özal) gibi, "Ben hesabımı mahkeme-i kübrada veririm .." diyerek halka hesap vermekten kaçınmadı. Tersine, 10. Yıl Söylevi'nde ulusuna açık açık, yüzünün akıyla hesap verdi :
"Büyük Türk Ulusu! On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde başarı vaadeden çok sözlerimi işittin. Mutluyum ki, bu sözlerimin, hiçbirinde, ulusumun, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. "
Dönemin güçlü devlet başkanları karşısında el pençe divan durup icazet almadı.
Yasayla kapatılan tarikat ve tekke şeyhleriyle Devlet konutunda yemek yemedi.
Dizlerinin dibinde çökerek poz vermedi..
Kamu ihalelerine aracılık yapmadı. Ülkesini pazarlamadı..
Yurtdışında mülk edinmedi.
Borsa oynayarak, annesinin çıkınından çıkan paralarla (!?) zenginleşmedi.
Ülke ekonomisini, yabancıların denetimindeki finans çevrelerine teslim etmedi.
Türkleri tarih sahnesinden ve Anadolu'dan silmeyi öngören Sevr'i kabul etmedi.
Sömürge valisi edasıyla Türkiye'de istedikleri yerde denetleme yapmak isteyen büyükelçi ve yabancı kurullara izin vermedi.
Ülkesini ve ulusunu, sonu yıkımlarla bitecek serüvenlere sürüklemedi.
Devletin saygınlığını, Türk Ulusu'nun onurunu zedelemedi ve zedeletmedi.
Güçlü devletlerin diplomatik veya fiili tehditlerine karşı kişiliksiz bir politika izlemedi.
Himaye ve mandaciliği reddetti, asla teslimiyetçi olmadı.
Sanatı ve sanatçıyı hor görmedi. Bir sanat yapıtına,
'İçine tüküreyim böyle sanatın .." demedi, dedirtmedi.
Yüce Atatürk'ün hedefi, TAM BAĞIMSIZLIK (=İSTİKLAL-İ TAMME!) dır.
"Bu ise mali bağımsızlıkla gerçekleşebilir. Mali bağımsızlığın korunması için ilk koşul; bütçenin ekonomik bünye ile denk ve uygun olmasıdır. Herhalde Türk yurttaşı kesin olarak bilmelidir ki; bir ulusun insanlık ve uygarlık dünyasında yükselmesi ve başarılı olması yalnız ve ancak kendi gücüne dayanarak özgürlük ve bağımsızliğını dokunulmaz bulundurmasıyla olasıdır. Bunun başka çözüm yolu yoktur.." diyerek TAM BAĞIMSIZLIĞIN vazgeçilmezliğini vurgulamıştır..
Reçete yalın idi : "Devrimin hedefini kavramış olanlar, daima onu koruyabilecek güçtedir ." diyerek yüreklendirdiği, tüm mazlum uluslara öncü olduğu,
"İNSAN" ve "GERÇEK" olduğu için O'nu özlüyor ve anlayarak-anlatarak anıyoruz..
İnsanlığın yolu aydınlanma yönündedir. Tarihsel süreç bu olgunun net ve kesin kanıtıdır.
Devrim ve ilkeleri günümüzde de Türkiye'mizin özgürlüğü ve bağımsızlığı için geçerli ve güvence!
"Seni anlıyoruz ve tüm insanlığa da anlatacağız!"
Biz, yani Atatürk'ün çocukları, devrimciler, aydınlanmacılar us ve bilim ile kazanacağız.